Ahmak

Tanıtım metninden alıntıdır:

İnsanın eksik yanında hissettiği acısının sebebi, yokluğun keskin netliğinden kaynaklı değildi. Bu durum, yeri belli ölülere tutulan yaslara ise pek benzemiyordu… Acının en etkili silahı da her zaman için belirsizlikti.

Bilinmez vakit çok acımasızdı. Süregelenin, yaşanacak tüm zaman boyunca üstüne basa basa, ısrarla hatırlanmasıydı. Bu yüzden canı en çok acıtan hep müphem zamanlardı. Belki de “Ahmak”lık, acıyla baş etmenin bir yönteminden var olmuştu. Yadırgayanların, bir insana yakıştıramadığı kötü karakter örtüsüydü. Fakat bir başkası için acıyla baş edebilmenin tek yoluydu da aynı zamanda…


Ahmak kendi yolunu çizmişti. Önce iyi niyetlerini son nefesini verene dek doyasıya ve bundan keyif alarak boğdu. Sonra aklının zincirlerini nefretinden aldığı güçle birer birer kırdı. Amaçsızlıkları içinde öylece yaşarken, kendini bıraktığı o derin boşlukta, bilmeden baş belası umarsız bir ahmak yarattı! Artık tek hissettiği belirsizliğin onu sürüklediği amaçsız öfkesiydi!

O, küllerinden ya da özleminden değil, sadece öfkesinden yeniden doğdu…


Cinayet bölümünden alıntıdır:

Ahmak, adeta sinsi bir örümcek gibi ağlarını örmüş kapının ardında bekliyordu. Avının, kıvrıla kıvrıla ipten yere inmesiyle onu fena halde haklayacaktı! Odasında, aynanın önünde duran bıçağın sapından küçük hamleler halinde parmak uçlarıyla tutarak sessizce eline aldı. Ahşap saplı, bir karış kadar boyu olan bıçak, ahmağın durduğu yere çok yakındı. Hareket etmesine bile gerek kalmamıştı. Tavşan kadar sessiz, heykel kadar da hareketsiz bir şekilde ayaklarını dahi oynatmadan, eline aldığı bıçağı avucunun içine güzelce yerleştirdi. Bir yandan gözü hırsız sandığı komşunun üzerindeydi. Onu bir saniye bile gözünden ayırmıyordu. Hırsızın ayakları en alt boğuma kadar yanaştı. Zemine inmek üzereyken halının üzerine atladığında yalpaladı, bir anda yere kapaklandı! Küçük el feneri bu sırada cebinden düştü ve koridorda belirsiz bir noktaya doğru yuvarlandı!


Ahmak Romanı, yakında…